Sınır Çizmek Neden Bu Kadar Zor?
- Noa Psikoloji

- 23 Oca
- 3 dakikada okunur
Sınır çizmenin öneminden ve nasıl çizmemiz gerektiğinden sıklıkla konuşurken sınır çizmenin neden bazı kişilere bu kadar zor geldiğini gözden kaçırabiliyoruz. “Sınır çiz! Ötekine karşı kendini koru! Hakkını yedirme!” gibi temalar, psikolojinin kişiyi daha birey merkezli bir yerden ele alan güncel akımlarıyla oldukça uyumlu. Fakat sınır çizmenin özellikle, sınırı aşan en yakınlarımızdan ise ne kadar zor olduğunu ve neden bu kadar zor olduğunu ele almayı bazen atlayabiliyoruz. Bu meseleye sınırları aşanlar ve aşılanların dengesini inceleyerek ve bunun toplumsal boyutunu da ele alarak daha geniş bir perspektiften yaklaşmayı deneyebiliriz.
Aslında sınırlara (özellikle aile içinde) çok da sıcak bakmayan bir toplumda yaşıyoruz. "Annelere karşı gelinmez "denir mesela. Aile büyükleri çocukları, kendisi istemese bile,sıkıştırılabilir öpülebilir. Müsaitliği sormadan akrabaya misafirliğe gidilebilir ve benzeri her kişiye ve aileye özgü daha nice farklı örnek verilebilir. Genellikle bu tarz senaryolarda kişi sınır çizerse "sivri, kaba, soğuk, mesafeli" olarak adlandırılır. Elbette ki bu kültürel değerlerle büyüyençocuklar; sınırların sevdiklerine, yakınlarına, ailelerine çizilmemesi gereken şeyler olduğunu düşünerek yetişirler. Hatta kişi hayatı boyunca sınır çizmeye hakkı olduğunu bile akıl edememiş olabilir. İş hayatında ise yerleşmiş bir kültürün içinde kendi sınırını aşan şeylere ses çıkartan kişiler de“kendini beğenmiş, hırslı veya sert” olmakla etiketlenebiliyor. Rahatsız olduğumuzu karşı tarafa belirtmek, bu rahatsızlığı değiştirmeye çalışmak ve kendi istek ihtiyaçlarımıza göre durumu yeniden şekillendirmek, aslında hem bireyin hem de içinde bulunduğu topluluğun uzun vadede huzurunu sağlayabilecek bir eylemken genellikle ses çıkartmamak yüceltiliyor.
Bu kültürel alışkanlıklar elbette belli kişilere hizmet de ediyor. İnsanlar kendi sınırlarını çizmeye hakkı olmadığı inancını içselleştirdiği için bir de hakkı yendiğinde buna baş kaldırmakta çok zorluk çekebiliyor, yalnızlaşabiliyorlar. İşin sonunda bu da aslında kişilerin sömürülmesine veya sömürünün devam etmesine yol açıyor. Bu sömürülme çok farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor; iş yerinde fikirlerinin çalınmasından, emeğinin maddi manevi karşılığını alamamaya, yakınımızdan birinin duygusal sömürüsüne maruz kalmaktan, ev içinde alan ihlalleri yaşamaya ve emeğinin görülmemesine kadar uzayıp giden bir liste…
Peki aslında sınır çizmek nedir ve nasıl yapılır? Kişinin öncelikle içinde bulunduğu durumdan (sınırlarının aşıldığından) rahatsızlık duyması ve bu rahatsızlığı fark etmesi ile başlar. Kişi çok uzun süredir alıştığı sınır aşımlarından rahatsızlık duymayı bırakmış veya boş vermiş olabilir. Bu durumda uzun süredir devam eden düzenin değişeceğine dair bir inanç da olmaz. Özellikle aile içi sınır aşımlarında bunasıklıkla rastlanabilir. Kişi kendisini bildi bileli aile üyelerinden bazıları sınır aşımını sürdürüyorsa bu artık kişinin normali haline gelmiş olabilir. Böyle durumlarda sınır çizmek daha zor olsa da imkansız değildir. Çünkü sınır çizildikten sonra buna saygı duymak karşı tarafın sorumluluğundadır. Kişinin kendi ihtiyaçlarını fark etmeye çalışması, “Benim neye ihtiyacım var?” sorusunu kendisine daha sık sorması buradaki rahatsızlıkları fark etmeyi ve değişimi sağlamak için bir güç bulmayı kolaylaştırabilir. Rahatsızlık fark edildikten sonra ise bunun kaynağı ve nedenleri belirlenmelidir. Sonrasında sınır aşan taraf ile açık iletişim kurarak bu rahatsızlık net bir dille paylaşılmalıdır. Bu noktada açık iletişim oldukça önemlidir. Ne hissettiğinizi ve bunun sizi ne açıdan rahatsız ettiğini ve neyin değişmesini istediğinizi paylaşabilirsiniz. Karşı taraf şaşırabilir, öfkelenebilir, reddedebilir. Bu tepkilerle kalabilmenin ve karşılayabilmenin zorluğu bazen kişiyi sınır çizmekten caydırabilmektedir. Fakat sınırların net bir şekilde çizilmesi ve tekrarlayan sınır aşımı anlarında hatırlatılmasıyla,ilişkinin ve düzenin devamlılığı için karşı taraf uyum sağlamak mecburiyetinde kalmaktadır (En azından bunu hedefleriz.) Karşı taraf bizim sınırlarımıza saygı göstermediği noktada bazen mesafelenmeyi, göze almak gerekebilir. Sınır çizmeyi bu kadar konuştuğumuz bir noktada başkalarının sınırlarına da saygı duymayı hatırlatmadan geçmeyelim. Belki bizim de bazı alışkanlıklarımız hayatımızdaki insanların sınırlarını aşıyor olabilir. Bunun bir döngü olduğunun ve kendi sınırlarımızı çizmemizin önemi kadar başkalarının sınırlarına da saygı duyarak huzurun sağlanabileceğinin altını çizelim.
Psk. Özge Talman




Yorumlar